4 Ağustos 2009 Salı

Kurabiye

Patlıcanları pijama şeklinde soymaya tereddüt ettim. Türlüm istedim ki renkli renkli olsun. Sonra yüzyıllardır yapılan usule yeni yaklaşım getirmek benim neyime diyip canım rengi, ki o sebzenin rengine boyar nice güzel hatunlar saçını, harcayıp boz rengi çıkardım alttan. Patatesler sabırsızlığımı simgeledi küçük küçük. Maksat çabuk pişsin.

Ve dedim neden türlü şimdi? Herhangi bir tatil gününde, böylesine karaborsayken boşluk, neden türlü? Ve iki cevap buldum. Birincisi evde çeşit çeşit sebze vardı ve çürürse yazıktı. İkincisi ben mutlu bir ev hanımının kızıydım. Mutluluğun koduna türlü işlenmişti bir kere beynimde. Türlüsüz eksikti benim mutluluğum. Asiliğe gerek yoktu ve ben de patlıcan soymalıydım keyiflenmek için.

Evcilik oynar gibi mutfakta bir de dedim, bir de babannemin S kurabiyesi. Yıllarca bayıla bayıla yediğim, çayın en iyi mezesi o müthiş S kurabiyesi. Ama hiçbir fikrim yoktu nasıl yapıldığına dair. Aman dedim, sağ kolum google. Ama google dostum habersizdi muhtemelen babannemden ve yazdığımda “babannemin S kurabiyesi” diye gülebilirdi bana. Kibirli ya hani biraz da anlatır dururdu kendi doğrularını. Sonra eskinin şefkatli google’ı annemde aradım tarifi. Bir iki kelimeyle en doğru yanıtı döndü annem. Canım annemdi benim, süp-perdi.

Kurabiye hamuru yoğurmak bilgece bi işmiş aslında. Çok şey geliyor insanın aklına. Hayatta onu yoğuran herşey kurabiye hamurunda vücut buluyor, ellerinde şekilleniyor. Şekli oturmamış herşey bir boya getirilip yuvarlanıyor iki avuç arasında. Ben benimkileri S yapmak istedim ama olmadı, neyse yuvarlak da iyiydi.

Beynim yanyana hücrelerde tutuyormuş S kurabiyesi ve tuzlu halkayı. S olamamış yuvarlak kurabiyelerim pişmeye yakın dürttü yanındakini enfes kokusuyla ve babannemle anneannem çay içiverdi gözümün önünde. Babannem gelmiş anneanneme, elinde kurabiyesiyle. Anneannem de tuzlu halkasını pişirmiş ateşte. Ben de yanlarındayım. Çamurdan kurabiyeler yapıyorum. En lezizini ben yapıyorum aramızda. Öyle diyorlar.

Şimdi almak vardı tarifi anneannemden. Gülüşünü duymak vardı sen nelere kalkıştın diye. Yasmin Levy’de özlemiş anneannemi. Söyleyişinden belli. O ağlamaklı ben ağlamaklı. Artık çay zamanı. Çay içip elimde kalan gülüşü duyabilmek için babannemi aramalı. Bi de neden S olamamış kurabiyem onu sormalı.

Hiç yorum yok:

Yuva