Bozcaada'da bir eylül akşamı.
Deniz masmavi, kumsal tertemiz.Biraları getiren çocuğun yüzündeki gülümseme
sahici. Çalışanların da dinlenenlerin de gözleri ışıklı bulunduğum yerde. Bu
önemli. Gölge bir şemsiyeye değil ağaca ait.Elimdeki kitaptaki karakterler
birbirinden deli. Yani herşey olabileceğinin en iyisi.
Benimse bir yanım pek kendinden
emin. Pek keyifli. Ama işte bir diğer yanımın kafası karışık. Bir diğeri ise
küskün. İnsanlar hep iki yanından bahseder ama hepimiz biliriz çook yanımız
olduğunu.Bende de öyle işte. Yani içimde her duygu var.Bir ağır basan da.
Kendimi en çok 'kendimce doğru' hissediyorum. Tam bana ait söylediklerim, yaptıklarım.
Beni gerçekten bilen kime sorsan tahmin eder sanki. En ağır basan duygum bu.
İyi de hissetiriyor aslında. Ama işte gönül istiyor ki denge olsun. Tek ses
olsun içimde. Ama işte olmuyor bazı bazı. Bende de yok o ara. Ne zamana olur
bilinmez de zaten. Öyle.
Aklım dengede. Ben genelde kendi
dengemi kendim bozarım. Nasıl bozmayı biliyorsam öyle de düzene koyarım, çok
sorun olmaz. Ama bu sefer farklı. Bu sefer dengemi bozanlar üçüncüler,
beşinciler. Ve ben işte bunda idmansızım. Bu üçüncü beşinciler bana ne kadar
uzaksa dengemi bozuşları da bir o kadar yabancı. Ne hissetmem gerekiyor bilemiyorum.
Hoş, hislerim de gerekip gerekmediklerini pek sorgulamıyor zaten. Hesapsız,
kitapsız varoluyorlar. Hepsi de o kadar canlı ki içimde, kalp atışlarını duyuyorum.
Böyle böyle düşünürken aklıma
düştü dizeleri bir şiirin. Ki ben pek şiir bilmem. Şaşırdım aklımda kalışına.
Meğer zor zamanlar için biriktirmişim farkında olmadan. Uzun uzun
sustum içimde. Sahilde herkes konuşurken, okurken birşeyleri veya serin sulara
bırakırlarken sıcaklamış gövdelerini, ben uzun uzun sustum. Hani bazen şu an
içinde bulunduğum anı hiç unutmayacağım deriz, biliriz bi farklı anda
olduğumuzu. Öyle bir andı içinde yüzdüğüm. Ben de uzun uzun susup uzattım anı
olabildiğince. O an en güzel anılardan olabilsin diye zaman tanıdım, bekledim
pekişsin iyice rengini bulsun. Sonra sonra anladım dedim, evet anladım. Ömrümde
hiç bir hikayeyi, hiç bir şiiri anlamadığım kadar anladım o an o şiiri.
Gülümsedim içimin yanlarına.
Kafası karışık hallerim çözündü birbiri içinde. Efervesan tabletler gibi serin
tertemiz bir suda çözündü aklımdaki herşey. Artık hiç biri ne o kadar yoğun
kaldı ne de katı. Ve geriye kalan tek bir tattı. Doğruldum yattığım yerden.
Soğuk sulara attım kendimi. Ben de çözündüm Bozcaada'nın sularında. Su soğuktu,
aldırmadım.
Günler sonra Çanakkaleye dönen
feribota binen kadın o adaya gelen değildi. Ve sanki feribottaki herkes bunun
farkındaydı. Ali'ye söyledim, bir çay aldı. Ve ben denizin ortasında şükranla
yine aynı dizeleri hatırladım.
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde
bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim
de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize
karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
(Turgut Uyar)
Eğer ki giderseniz Bozcaada'ya ve
bir acı damla konarsa yüzünüze bilin ki o benim içimden çözündü. Anca bir su
damlası etti o eşsiz sularda. Olur da size denk gelirse bir daha dalıp çıkın
derim. Bilin ki geçiyor.
Ama bi gün mutlaka ama
mutlaka bozcaadaya gidin. Acaba siz hangi şiiri hiç farkında olmadan
ezberlemişsiniz onu bulun. Aklınıza gelmezse birşey o da kabul. O zaman bir Ortaçgil
ve bir şişe şarap açın. Güneş batsın ve siz bir devri kapatın.