9 Ekim 2009 Cuma

09.10.2009

Tek bir güne sığıyor diye anneden kopmanın ve hayata atılan ilk çığlığın süresi, tek bir doğum günü olmaz insanın bir yılda.Bu anlayışta aleni bir yanlış vardır. Doğmak evet, ancak, hayata gelmek esasında iki günde olur. Ön koşuldur doğulan gün. Ve ardından 'şanslı olanlar için' tamamlanılan gün gelir.

Belki bilemeyiz yıllarca ama bizim bir yerlerde kayıtlı ikinci bir doğum günümüz vardır. Atılan bir başka çığlık cevap niteliğindedir bizim çığlığımıza ve duyunca tanımamak imkansızdır bu sesi.
Duymak yılları bile alsa.

Çığlık daha da anlamlıdır şimdi cevabını bulunca.

İnsanın mutlak yalnızlığının köşelerini yumuşatır ikinci bir doğum günü. Ağırlığını arttırır varoluşunun. Sıkıysa bi de şimdi gel denilir hayata. Elbet gelecektir hayat ama çok daha kolaydır artık sınavlardan geçmek. Kopya çekecek biri vardır yanında. Usul usul gösterir cevabı sıranın altından ve siz de bir başına köşeye sıkışmamanın bazen, bazen de onu sıkıştığı köşeden çıkarmanın hazzını yaşarsınız.

Tenefüsler daha uzun, ödevler daha hafiftir artık. Ben diye diretmemek ve teşekkür edebilmek sorgulanır dönem sonu projelerinde. Bazen beceremeden usulca, bazen böylesine sesli teşekkür
edersiniz çığlığınıza cevap çığlığa ve onu size duyuran Tanrı'ya.

Sınıfı geçmişsinizdir.

6 Ekim 2009 Salı

turuncu ve gri

Tevekkeli değil sıkça düşünür olmuştum ölüm üzerine. Ama dingince. Ölüm hayatın terbiyecisi
kıvamında. Düzene hayran, isyankar değil olsa olsa meraklı hallerdi benimkiler. Okuduğum ölümleri düşünmüştüm. Bana farkettirdiklerini. Ki azdır benim okuduğum kitabı gidip gidip
karıştırma huyum, bolca yoklar olmuştum "Güneşe Bakmak Ölümle Yüzleşmek" kitabını. Ölümsüzlüğün ne denli körlük yaratacağını anlar gibiydim artık. Gören gözlerimle mutluydum yani.

Derken beylik lafların ustası beynim elli gramlık turuncu bir ölümle yüzleşti, yüzünü döktü günlerce. Japonlarıma bakteri dadanmıştı ve çaresizdik hem ben hem onlar. Onlar kadar küçüldüm üç gün. Küçücük kaldım. Her akşam eve dönüşümde korkak, umutlu, umutsuz baktım akvaryuma ve her cansız turuncuda içimdeki turuncu daha da bir soldu. Enerjim kalmadı artık sonuncuda, griye kestim.


Parlattığım bütün kılıflarım üstümde oturmamış bir sirk kıyafeti gibi kaldı. Komik düştüm resmen kendi kendime. Okunan ölümlerle yaşananlar arasında dağlar kadar fark olduğunu ve okuyarak adam olunmayacağını bir kez daha anladım.

Yuva