1 Kasım 2012 Perşembe

Dedemin ardından


Bilen bilir,armutlar dalından toplanıp da sandıklara öylece atılmazlar. Çünkü armutun sapı kendi meyvesini oldururken başkasınınkini öldürür. O yüzden işinin erbabı geçer sandığın başına hem armutların sapını koparmayacak, yoksa sapın sahibi ölür, hem de başkasına dokunmayacak şekilde, yoksa o başkası ölür, dizer armutları. Haliyle sandığa armut dizmek bi bilgelik işidir. Sabır gerektirir. Bi de  sevgi. Hem sapa hem de armuta karşı.
İşte bu ince işi de yeryüzünde en güzel benim dedem yapar. Yapardı... Yapar! Çünkü benim dedemde zaman farklı akar.

Sizde bizde akreple yelkovan itişedursun benim dedem de saatlerin yelkovanı hiç olmaz. Bi tek akrep döner usul usul. Evet belki sizin akreple dedemdeki akrep aynı fıtrattadır ama yelkovan sizin başınızı döndürürken, benim dedem akrebin sükunetiyle usul usul çalışır. İnce ince. O yüzden armutlar en iyi dedemin elleriyle yer bulur kendilerine bi sandıkta. Yaklaşık kırk derece sağa yatık ve sapları ne aşağı ne yukarı bakacak şekilde... Ne alttakini bereler sap ne yukardekini tehdit eder. Sanki gücünün farkında olan ama onu kullanmaktan imtina eden bi halleri olur. O yüzden ne kadar zamanda dolar bilinmez ama dedemin sandığında armutlar hep sapsarı hep beresizdir. Beresizdi... Beresizdir! 

Hayatta bizim hiç olamayacağımız kadar... 

Çünkü hayatta insanın yanındaki vakitsiz gidiverirse o kişi işte 'sap' gibi kalır. Ve saplar olduramadığı noktada yaralar...

Dedemin başına gelen de bu kadardı aslında. Yaralaması ondandı. Oysa yaz ortasında düşüveren meyvenin ardından en çok anlamını yitiren ona can veren sapıydı. 

Tüm bunlar unutulur geriye bir usul küçük adam kalır. Torununun dede olmak için hayata geldiğini sandığı,iğneci, tentürdiyotçu, şifacı dede. "Şükür" dede. "Tatlım tatlım tatlım" dede. Becerikli dede. Şekeri çayın içinde moleküllerine ayıran dede."Rayihalı" dede. Dünyanın en havalı saçına sahip dede. Dedeler içinde en şık dede. Kartopu dede. Nasıl baba nasıl koca tartışıladursun dede gibi dede! 

Yuva