20 Temmuz 2011 Çarşamba

Deniz

Güneşin gözü artık yerkürenin başka yerlerinde. Saat neredeyse sekiz. Deniz gün boyu koynunda eğlediği insanlardan bunalmış, yalnız kalmanın derdinde. Soğutmuş yüzünü. Sessiz ve çişsiz bi geceye ihtiyacı var denizin. Balıklarıyla dertleşme ihtiyacı...

Yaşlıca bir teyze var denizde. O da zorla değil ya, denizden sıkılmış aslında. Eminim burada çünkü eminim biri demiş ona git romatizmana iyi gelir diye. Teyze sanki denizle yaşıt. Teyze pek anlam verememiş bu iyi gelişe. Onun aklı sanki denizin bile aklına gelmeyecek derinlikte bir yerde kalmış. Orada donmuş bir şeyler teyze için ve hiç bir dalga kıpırdatmaya yetmemiş zihnindekileri. Üstüne yapışmış elbisesiyle teyze denizde tanımlanamadan duran bir nesne.

Kıyıda beni bekleyen iki kadın var. Biri tombik biri biraz daha tombik. Kıyıdaki iki kadın belli ki birbirlerinin derinlerini aşıp kıyılarına kadar gelmiş çoktan. Dilin yetmediği yerde eller kollar yetişiyor, şaşırıyor, kızıyor, gülüyor kadınlar. Kadın sohbetleri böyledir ya zaten, geniş frekans aralığında.
Nisbeten daha az tombik kadını görseniz, bulmacayı yana yatık el yazısıyla dolduruyordur dersiniz. Yani olmadık incelikte bir yaşam az tombik kadınınki. Gerçek denen şeyin üzerinde taşıyamayacağı incelikleri ona küpe gibi, takma kirpik gibi takıyor kadın. O farkında olmuyor ama aslında süpriz hediye olarak alınmış fuşya küpeler gerçeğin kulaklarında çok da hoş durmuyor.

Nisbeten daha tombik kadın içinse gerçek sizinkinden, benimkinden çok başka. Ona ait ve sadece onun aklının erdiği bir gerçeklik bu. Ama öyle fuşyalara da bulanmamış, olduğu gibi küpesiz bir gerçek bu. O yüzden gerçek olmaya yanındaki kokoştan daha yakın gibime geliyor.
Çıkarken denizden düşe kalka, nisbeten daha tombik kadın elindeki havluyu bana doğru yaklaşıp açıyor. İçim ısınıyor birden beş yaşıma dönüyorum. Nisbeten daha tombik kadın iyice kurulanın da taş toplayalım diyor. Beyaz olanları istiyor. Bir kaç tane olsa yeter. Tamam diyorum anneme, biliyorum içinden dilek tutacak her bi beyaz taşla. Teyzem onunkiler pembeli olsun istiyor. Biz de sahilde elimiz mahkum pembe taş arıyoruz. Doğanın aklına gelmeyip de teyzemin aklına düşen pembe taşları aramak bana yine de iyi geliyor.

Yuva