4 Ağustos 2009 Salı

15Mayis2009

Geçen sene 15 mayısta yazdıklarımı okudum. Sanırım anlatacak yine çok şey var. Artık yaş 26. Kulağa fena gelmiyor. Ama dışardan koklanmıyor ki bu yaş dediğim şey. Yaşlar kavunlardan çok farklı. Uğraşa uğraşa içine girip bakmak tanımak anlamak gerekiyor. Tadını güzel hayalliyorum 26ının. Tercihim kaşıkla yenebilecek kadar yumuşak, bal gibi tatlı olması. Sorun değil kabuklara doğru acıması. Ben çoğunluğuna bakarım yaş dediğinin. Zaten kavunda da öyle yaparım.
Kendimi geçen seneye göre çok daha ‘iyi tanımlı’ hissediyorum. Kafam daha net. Olmazsa olmazlarım ve olmasa da olurlarım çok daha ayrık birbirinden. İşim daha kolay bu anlamda. Kendime içten içe bir aferin demiyor değilim. Katettiğim yolları görebiliyorum artık. Aferinime gidiyor bir diğer aferin de.
Halledemediğim şeyler yok değil. İlerde de halledebilir miyim bilemiyorum. Ama önemli bir fark var; halletmem şart yanılgısını hallettim gibi. Halletsem güzel olur tabi ama hayatın mutluluk hedefli bir optimizasyon süreci olmadığını kavrar gibiyim. Halletme zorunluluğunu eskisi kadar hissetmiyorum üstümde.
Hem artık japonlarım var. Yalpalaya yalpalaya yüzmeleri hayatımı kolaylaştırıyor. Bir de masamda tepesi kırmızı şapkalı kaktüsüm. Aşkın yüzen ve saksıya gömülü hallerini tanıyorum onlarda.
Herkese ve herşeye, bana şeklimi veren her acı tatlı anıya binlerce şükür. Bakalım 26 nelere küfrettirir nelere şükrettirir? Bekliyorum...

Hiç yorum yok:

Yuva