Alin'e eşleştirme kartları aldım. Hani hafıza gerektirenlerden. Yüzüstü kapatır sonra sırayla ikişer ikişer açıp eşleştirmeye çalışırız ya, ondan. Bende yeri büyük. Oyunu çok sevdiğimden de değil. Annem birinde bunu oynarken çok eğlenmişti, sadece ondan. Bunun için sizi Yakar apartmanına davet ediyorum. Bi beş çayına.
Karşı komşularımız Şehnaz abla ve anneleri Fevziye teyze bizim çocukluğumuzun en yakın tanıklarındandır. 'Tanık' ne efsunlu kelime. Bazılarının çocukluğuna tanık olmak, mesela yeğenlerimin mesela dostlarımın çocuklarının bence hayatımın en ayrıcalıklı kısmı. İki insan arasında oluşabilecek onlarca ilişki türünün en kıymetlilerinden biri bence tanık ve çocuk arasında yaşanan çünkü. Düşünün mesela, o hemen hemen her gün gördüğünüz çocuk bundan 20 sene sonra bir terapist koltuğuna oturduğunda ya da bir manzaraya bakarken, hiç anlam veremediği halde utanç duygusuyla boğuşurken veya otoriteye neden hep boyun eğdiğini anlayamazken siz onun çocukluk yaralarını biliyor olacaksınız. Bu sizi onun yanında durup 'alan tutmak', sessizce dinlemek için en güvenli liman yapmayacak mı sizce de? Veya güzeli düşünelim. Şu hep gördüğünüz ve 2 yaş sendromundaki kız, genç bir kadın olduğunda öyle yaratıcı öyle cesur ve öyle rahat kaynaşacak ki hayata sizin aklınıza onun özgür, dingin çocuk odası gelecek. Sırf bunun için yaşlanmaya heves ediyorum. Çevremdeki çocuklara karşı pür dikkat kesilmem, benim nefesimi kesen kimine göre garip bu hevesim yüzünden işte. Ne zaman yürüdüklerini aklımda tutamıyorum ama neye ağladıkları neye güldükleri hepsi aklımda. Bu pek kıymetli hazinem biraz fazla geniş olduğu düşünülen hafızamda. Bence geniş bir hafızayı iyi kullanmanın en güzel yolu onu çocukların hikayeleri ile doldurmak. Bu hikayeler bir kişiyi 6 yaşında güldürür, 16'da sıkar ama 26'da cezbeder. Ve iddia ediyorum bu çocuklar 36 olduklarında ben çok beleşe yemek yerim.
Biri gelse size dese "sen 5 yaşındayken bebeklerine öyle şefkatli oynardın aksi davranana öyle sinirlenirdin ki şimdi bu anlattıkların bana hiç tuhaf gelmiyor". Çok güzel olmaz mı? Kendinizi amacını kaybetmiş hissederken biri size çocukluk hayallerinizi anlatsa? Siz ne isterdiniz 5 yaşındayken ve eğitimle tornalanmadan evvel en çok neyi merak ederdiniz anlatsa? İşte ben o anlatan olmanın hayalini kuruyorum. Kalbim eriyor.
Konuma dönersek, bir gün komşumuz Fevziye teyzenin evindeyiz ve her nasılsa Aysel teyzemin Hollanda'dan getirdiği ve o dönem bizim evde favori oyuncak olan eşleştirme kartları bizimle. Ve yine her nasılsa annemle Fevziye teyze oynamaya başladılar. Bu ne yazık ki sıradan bir olay değil bizim için. Sanıyorum bizim nesil için bile diyebilirim. Anneler oyun oynuyor. Neşe içinde. Annemin kahkahası kulaklarımda. Koca koca kadınlar çaktırmadan 3. ye 4.ye bakıp eşleştirebilme gayretinde. Oyunda kural filan kalmamış. Bundan olsa gerek neşe çoğalmış, kahkaha artmış. Annem doya doya gülüyor. Biz ablamlarla seyirciyiz. Sadece seyirci. Ama size yemin ederim bu benim çocukluğumun en güzel anılarından biri. İçimi hafifleten, yüzümü her daim güldürebilen çok tatlı çok biricik anım benim.
Bu anı aslında benim için okuduğum iyi ebeveynlik kitaplarının katıksız bir özeti. Hani siz iyileşin, çocuk zaten iyi olmaya niyetlidir diyen. Ve aklıma kazıdım. Kızıma verebileceğim en güzel anı benim kahkaham, neşem. Hayattan duyduğum haz. Kendimle olan ilişkimin sıcaklığı. Onu büyütürken, onunla yaşarken çok büyük keyif aldığımın onun aklına koca koca yerleşmesi. Gerisi kolay, gerisi teferruat.
Allah herkesin kulağına çınlayan bir anne kahkahası koysun, bu kahkaha herkesin hayatla kurduğu ilişkinin fon müziği olsun. Herkesin sustuğu, kelimelerin bittiği o bazı zor anlarda o kahkaha herkesin şifası olsun. Beni anneme ve ablamlara kavuştursun. Annem balkona masayı kursun, ablam kek yapsın, kardeşim çay demlesin ve ben geldim yetiştim diyeyim. Öyle tembel, öyle şımarık.
21 Şubat 2019 Perşembe
4 Şubat 2019 Pazartesi
Kızıma
Benim kuşum bugün İngiltere’deki okuluna başladı.
Bu benim ömrümde kurduğum en uzun cümle. Bu-benim-ömrümde-kurduğum-en-uzun-cümle…
Bilen biliyor. Cümle bittiğinde verdiğim
nefes kim bilir ne zaman alınmıştı, hatırlamıyorum. Durup durmaktan sıkılmış, yorgun
öylece çıktı gitti. Arkasına bile bakmadan. Tıpkı Alin gibi. Geri çağırdım,
kuşum öpeyim de öyle git dedim. Beni eylemek için geldi, öptüm, gitti. Hevesli
çocuk güzelliği üstünde girdi sınıfına. Nefesimi çağırmadım geri. Dedim git,
artık vaktidir. Artık özgürsün. İşe yürürken içinden geçtiğim ormanda saldım onu.
Yağmur yağıyordu, rüzgar güçlendi. Dağıttı onu ağaçların şefkatli serin
kollarına. Evet o artık özgür. Hafif. Ben, artık ben bile hafifim.
Rüzgar saçımı başımı dağıtırken aklıma Alin
doğmadan önce düşündüğüm şeyler geldi. Doğum denen şey neden böylesine uzun
beklenir ve neden bu denli sancılı olur diye düşünmüştüm bir gün de, sonra
demiştim. Ya öyle olmasaydı? Ya pat diye verselerdi onu koynuma? İlk aklıma
düştüğünde anne olmak mesela, yanımda bitiverseydi. Anlamak zor değil aslında
geçen o karmaşık süreci. Her hücrenin anlaması lazım. Artık bir şeyler
değişiyor. Dönüşüyor ve sen buna hazırlanıyorsun. O yüzden lazım o dokuz ay. O
yüzden lazım o sancı. Sen tüm benliğinle dönüşümü yaşayana kadar, her hücrenle
hazır olana kadar sancıyacaksın evet, ama işte sonra hazırsın. Sonra o
öncesindeki kadın değilsin ve bunu kabul etmek artık mümkün. Bugün de öyleydi.
Yağan yağmur esen rüzgar benim için artık bir şeylerin değiştiğinin işareti
oldu. Güç bela yürüdüm. Ağaçlarla konuştum. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim.
Onlar güldü, ben yürüdüm.
Bir anne kızın hikayesi doğumla başlar, evet. Ama
bu yaşadıkları ilk ve son başlangıç değildir. Çünkü bazen anne baştan doğar.
Bir yara kabuğu işlevini tamamlar düşer ve anne yaranın izi olmadan bakabilir
kızına. Beni kimse hikayenin aynen devam edeceğine ikna edemez. O anne kızın
hikayesi yeniden başlar. Kartlar baştan karılır. Hikaye artık hep yeniden
başlayacağını bilir. Daha hafif. Dertlerle ağırlaşmadan, özgür ve çoşkulu.
Gerisi boş laf, özü şu; seni seviyorum güzel
kızım. Seninle beraber büyümek hayatta başıma gelen en güzel şey. Veya düzeltiyorum;
bu başıma öylece gelen bir şey değil. Seni büyütürken kendimi
iyileştirebildiğim büyütebildiğim için kendimle gurur duyuyorum. Büyüyoruz
kızım. Ve son olarak şunu diyeyim sana; hikayemizi çok büyük bir merakla
hevesle okuyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Doğum günü kavramını yavaş yavaş anlar gibi olduğu ikinci doğum gününde hiç birşey planladığı gibi gitmemiş, aksine işler epey karışmıştı. E...
-
Benim kuşum bugün İngiltere’deki okuluna başladı. Bu benim ömrümde kurduğum en uzun cümle. Bu-benim-ömrümde-kurduğum-en-uzun-cümle…...
-
Kim bilir kaç sene önce. Babaannemleyim. Elimizde nakış ipi, ikimiz de büyük gayret içindeyiz. O zamanlar babaannem bütün torunlarına havlu ...