Benim kuşum bugün İngiltere’deki okuluna başladı.
Bu benim ömrümde kurduğum en uzun cümle. Bu-benim-ömrümde-kurduğum-en-uzun-cümle…
Bilen biliyor. Cümle bittiğinde verdiğim
nefes kim bilir ne zaman alınmıştı, hatırlamıyorum. Durup durmaktan sıkılmış, yorgun
öylece çıktı gitti. Arkasına bile bakmadan. Tıpkı Alin gibi. Geri çağırdım,
kuşum öpeyim de öyle git dedim. Beni eylemek için geldi, öptüm, gitti. Hevesli
çocuk güzelliği üstünde girdi sınıfına. Nefesimi çağırmadım geri. Dedim git,
artık vaktidir. Artık özgürsün. İşe yürürken içinden geçtiğim ormanda saldım onu.
Yağmur yağıyordu, rüzgar güçlendi. Dağıttı onu ağaçların şefkatli serin
kollarına. Evet o artık özgür. Hafif. Ben, artık ben bile hafifim.
Rüzgar saçımı başımı dağıtırken aklıma Alin
doğmadan önce düşündüğüm şeyler geldi. Doğum denen şey neden böylesine uzun
beklenir ve neden bu denli sancılı olur diye düşünmüştüm bir gün de, sonra
demiştim. Ya öyle olmasaydı? Ya pat diye verselerdi onu koynuma? İlk aklıma
düştüğünde anne olmak mesela, yanımda bitiverseydi. Anlamak zor değil aslında
geçen o karmaşık süreci. Her hücrenin anlaması lazım. Artık bir şeyler
değişiyor. Dönüşüyor ve sen buna hazırlanıyorsun. O yüzden lazım o dokuz ay. O
yüzden lazım o sancı. Sen tüm benliğinle dönüşümü yaşayana kadar, her hücrenle
hazır olana kadar sancıyacaksın evet, ama işte sonra hazırsın. Sonra o
öncesindeki kadın değilsin ve bunu kabul etmek artık mümkün. Bugün de öyleydi.
Yağan yağmur esen rüzgar benim için artık bir şeylerin değiştiğinin işareti
oldu. Güç bela yürüdüm. Ağaçlarla konuştum. Ağlasam mı gülsem mi bilemedim.
Onlar güldü, ben yürüdüm.
Bir anne kızın hikayesi doğumla başlar, evet. Ama
bu yaşadıkları ilk ve son başlangıç değildir. Çünkü bazen anne baştan doğar.
Bir yara kabuğu işlevini tamamlar düşer ve anne yaranın izi olmadan bakabilir
kızına. Beni kimse hikayenin aynen devam edeceğine ikna edemez. O anne kızın
hikayesi yeniden başlar. Kartlar baştan karılır. Hikaye artık hep yeniden
başlayacağını bilir. Daha hafif. Dertlerle ağırlaşmadan, özgür ve çoşkulu.
Gerisi boş laf, özü şu; seni seviyorum güzel
kızım. Seninle beraber büyümek hayatta başıma gelen en güzel şey. Veya düzeltiyorum;
bu başıma öylece gelen bir şey değil. Seni büyütürken kendimi
iyileştirebildiğim büyütebildiğim için kendimle gurur duyuyorum. Büyüyoruz
kızım. Ve son olarak şunu diyeyim sana; hikayemizi çok büyük bir merakla
hevesle okuyorum.
2 yorum:
Blogcu anne'nin okuduğu ebeveynlik kitabinin altına yazdiginiz yorum hosuma gitti, kendi düşünceme paralel geldi ve ordan blogunuza tıkladım. Blogunuzdaki background seciminiz ve ilk yazınızdaki düşünceleriniz yakinlik hissetmemi hakli cikardi. Diger yazıları okumadan merhaba demek istedim.
Merhaba! Bugün bana biraz zor bir gün. Biraz ondan, biraz şaşkıncalık çok ihmal ettiğim bloguma girdim. Mesajınızı gördüm. Çok teşekkür ederim. Çok iyi geldiniz.
Yorum Gönder