13 Ocak 2012 Cuma

Avcumun içi

Şimdi ben bir kaç cümle kuracağım birazdan ve sen bal gibi de anlayacaksın aslında senden bahsettiğimi. Şaşıracaksın belki. Belki kalbin kırılacak. Belki sen de benim kalbimi kırmak isteyeceksin. Belki dudaklarının kenarından bir silik gülümseme düşecek. Mağrur, kendinden emin ama sancılı. Ama okuyacaksın biliyorum. Bir tek onu biliyorum.

Önceden olsa belki demezdim. Avcumun içi sanırdım ya ben sevdiğim insanları. Aslında avcumuzun içine bile yabancıymışız şimdi biliyorum. O yüzden belki, belki diyorum bi aramak isteyeceksin. Bi şeyler yazmak. Sonra bulamayacaksın belki bi uygun yolunu ve susmayı seçeceksin belki. Sen susacaksın- ki sana göre değildir aslında. Ben de susmayışlarını düşünüp benim nerde bittiğimi anlamaya çalışacağım senin için. Senin ordan kendime bakacağım ve göremeyeceğim bile belki...

Demek istediğim tek şey var sana. "Gerek yoktu". Bu kadar. Yani biz daha çok otururduk senle, çok yer içer, çok güler, çok teselli eder, çok severdik birbirimizi. Çok söverdik birilerine. Ama işte yok yere, ama işte öylesine sustuk. Sen nasıl izah ettin kendine bilmiyorum, ama ben kendime edemedim. Gerçekten edemedim. Şimdi düşünüyorum da bu izah benim değil senin boynunun borcu aslında. Sahi yaa, sahi sen neden sustun?

Sahi sen "sustum çünkü" der misin hiç? Ben senin hep içine sığmayan, saç derilerini zorlayan kelimelerini bildim. Sen hep o kelimeleri hep olmayacak adamlara döktün. Hiç sabrın olmadı kelimelerin birikip doğru cümleler olmasına. Sen hep sabırsızdın ve hep yanlış özneyi yanlış yüklemle bitirip sundun birilerine. Sabredemediğinden. Sustuğunda oluşan sessizliğe dayanamadığından. Sessizliğinde çok fazla sen olduğundan. Sen hep " konuştum çünkü" dedin bana. "Böyle dedim çünkü...". Ben hep kıyamadım senin cümlelerine. Hep "ahh bee" dedim. "Boşverseydin ya, sussaydın ya biraz". Ben hep böyle diyedurdum içimden, sense hep dökmeye devam ettin birilerine içini. Dökülen bir şey bazen hafifletmez söküldüğü yeri. Kıyamadım ama sen hep içi sökülmüş kaldın. İçini döküp rahatlamak hep başka bahara kaldı...

Ama ben gözüm sana dikmiş bir ses beklerken de susuverdin birden. Çok bekledim. Gerçekten. Bir şey değişmedi. Düşünüyorum da sessizliğini bi tek bana sundun sen. Oysa ne dediğinin bile bi kıymeti olmazdı bende. Çoktan sohbet konuları birikmişti aklımda o kısa olmasını dilediğim "sustum çünkü" açıklamandan sonraya. Ben çoktan hak vermiştim sana. Ne diyeceğin hakkında fikrim dahi yoktu ama çoktan makuldu bende senden gelecek cevap, kabuldü.

O yüzden belki de hiç hazmedemedim ya susuşunu...

Şimdi düşünüyorum da, açmak istediğim sohbet konularını bile unutmuşum. Yenisi bulunur mu... Belki...

Kısacası avcumun içi; meğer ne kısaymış ömür çizgin! Kandırdın beni...

2 yorum:

MistoLenti dedi ki...

cok sevdim bunu ben...diyorum ya 30umda gercek dostlarimi taniyacagim gibi hissediyorum...hepimizde bu tarz bir degisim oluyor belki de bu aralar...

denergezer dedi ki...

Değişim iyidir, 30 daha da iyidir:)

Yuva